27 Ocak 2015 Salı

“Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” (1)



Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” (1)
          Sayın Bakanın ifadesine göre; “Teknik nezaretçi uygulamasının yeraltı kömür işletmesine 3 dakikalığına, 3 saatliğine, 3 günlüğüne uğranılan yerler olduğunu görüyoruz. Bunun yerine orada sürekli kalacak, yeterince maden mühendisimiz var, sayıları itibarıyla bunu odalarımızla da konuştuk daimi nezaretçi olarak kalacaklar” .
        Biri Sayın Bakana söylemeyi unutmuş yeraltında işletmelerinde yasa gereği zaten Daimi Nezaretçi çalışıyordu, amaç kazaların önlenmesi ise Teknik Nezaretçiliğin kaldırılması ve yerine Daimi Nezaretçi sisteminin getirilmesi ile yer altı kömür sahalarında çalıştırılması gereken mühendis sayısı ikiden bire düşüyor.         
            Maden mühendislerine o kadar ihtiyaç olacak ki inşallah maden mühendisi ithal etmeyi düşünmeyiz. . Aman dikkat mühendis ithal etmeyin adamlar aç kalır. İş bulma şansı bulanlarda bu maaşlara çalışırdı zaten.
         Yeraltında sürekli kalacak yeterli sayıda mühendis varmış ya, mühendis adam kazmacının başında mı duracak, o zaman ver mühendisin eline kazmayı kömürü de o kazsın. Hiç olmazsa başına bir şey gelirse, kendi etti kendi buldu dersiniz olur biter.       
        Siz mühendisliği ne sanıyorsunuz; size göre elinde gaz lambası sürekli ocakta duran, canı sıkıldıkça da, kim işe geldi, kim erken gitti, kim işten kaytarıyor, kim sigara içiyor,  diye kontrol eden, bunun için her saniye ocağa bakan ve vardiyadan çıkarken de her gün nezaretçi defterine günlük tutan adam mı mühendistir.
Israrla belirtiyorum İllaki bir düzenleme yapılacaksa;
-Yer altı işletmeleri için il sınırlaması getirilebilir,
-Yer altı işletmeleri için aynı ilde ikamet zorunluluğu getirilebilir,
-Yer altı işletmeleri için 15 gün yerine 7 günde bir defter tutma zorunluluğu getirilebilir,
-Sadece yer altı işletmelerinde Teknik Nezaretçilik kaldırılabilir.
               Bu düzenlemenin pratikte uygulanması mümkün mü?
             Hepimizin bildiği bir gerçek var ki, pek çok ruhsat sahibinin birden fazla sahası var ve bu sahalarda daimi nezaretçilik ile teknik nezaretçilik nerede ise iç içe geçmiş durumdadır. Açıkçası pek çok ruhsat sahibi 5 sahası varsa, 5 daimi nezaretçi yerine “mali disiplinleri” açısından bu sahaların hepsinin üretimini ve sorumluluğunu bir tek teknik nezaretçi ile birlikte yürütmektedir. Eğer üretim yaptığı saha sayısı 5 den fazla ise bu defa genel olarak dışarıdan teknik nezaretçi ataması yaptırtarak üretimini yapmaktadır. Bu olasılıkların bu ve buna benzer her şekli uygulamada zaten vardı.
           Şimdi arz ve talep döngüsü ne göre yılda bir ay, iki ay çalışan sahaların ve/veya mevsimsel şartlar sebebi ile en fazla 4-6 ay çalışabilen sahaların bundan sonra üretimlerini bir mühendis yerine 5.6.7 mühendis çalıştırarak yapma zorunluluğumu geliyor (maddeden böyle anlaşılıyor) ancak ruhsat sahipleri bunu hem mali sebepler hemde yasal (SGK vs,)mevzuatlar gereği yapmaz, yapmakta istemez.
         Sonuçta bir daimi nezaretçi bulunduğu sahanın haricinde aynı anda birden fazla sahanın daimi nezaretçi defterini yasal olarak imzalayamayacağı için, haliyle bazı sahalarda kaçak üretim olabileceği gibi (nasıl olsa ciddi bir üretim kontrolü yok)SGK ya tabi olmadan (yakalanmaz ise sorun yok)kaçak mühendiste çalıştırılabilecektir. İşte asıl kazalarda bu durumlarda oluşabilecektir. Yani kaş yaparken göz çıkarılacaktır.
            Ama sadece adı değişecekse, yani yine bir maden mühendisi aynı anda birden fazla sahayı kontrol ediyor olacaksa bu defada Kanuna koyduğunuz “Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde, asgari bir maden mühendisi daimi olarak,”  maddesi, uygulamada imkânsız hale gelecektir.

21 Ocak 2015 Çarşamba

KONTROLDENMİ ÇIKTI



DEVLET DEVLETİ KAZIKLIYOR, DEVLET DEVLETİ KONTROL EDİYOR mu?

            5177 Sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde, başlangıçta büyük ölçüde Hızlı Tren projesine ucuz hammadde sağlaması için düşünülen (ama günümüzde belli ki nerede ise kontrol edilemez bir noktaya varan) Hammadde Üretim İzinleri için yeni Kanun tasarısında yapılan düzenlemelere bakınca, sonucun gerçekten vahim noktalara gelmiş olduğunu anlamak için kâhin olmak gerekmiyor.
           Aşağıdaki tablolara bakınca sanki memleketin her yeri şantiye, inşaat alanı gibi görünüyor ama benim baktığım yerden nedense (8.kat) birkaç kaçak yapı dışında bir şey görünmüyor, insan umuyor ki inşallah böyledir.
            Tabloya baktığınızda 3.200 adet (2014 ortalarına göre)hammadde üretim izni verilmiş, bunun yanı sıra Valilikler tarafından 2.300 adet I(a) ruhsatı verilmiş ve bu tarz ruhsatlara alternatif diyebileceğimiz 2.800 adet II(a) grubu ruhsat var. Ancak bu II(a) grubu ruhsatların azımsanmayacak ölçüde, dışarıya satış yapmayan ve sadece kendilerine hammadde üreten Çimento Sektörünün elinde olduğunu düşünürsek, bırakın I(a) ruhsatlarını, verilen Hammadde Üretim İzinlerinin sayısı nerede ise II(a)grubu  için verilen ruhsatların iki katına ulaşmıştır.
          Hammadde üretim izinleri genel olarak, herhangi bir şahıs veya firma üzerine ruhsatlı II(a)grubu ruhsatlar üzerine verilmiştir. Başlangıçta Devletçe yaptırılan inşaat işlerine ucuz hammadde sağlaması için düşünülen bu uygulama bir çeşit rant kapısı haline getirilmiş olmalı ki yeni Kanun tasarısında aşağıdaki düzenlemelere yer verilmiş.

       Not; altı çizili alanları ben çizmedim tasarıya yeni eklenenler

           Hammadde üretim izni olmadan üretim yapıldığının ve hammaddenin kamuya ait projelerde kullanıldığının tespit edilmesi halinde faaliyetler durdurulur. Bu alanda üretilen hammadde için faaliyeti gerçekleştirene ocak başı satış bedeli kadar idari para cezası uygulanır. Herhangi bir işleme tabi tutulmadan kullanılan hammaddeler için ocak başı satış bedeli, tüvenan hammaddenin ocak başı fiyatına göre hesaplanır. Hammadde üretim izin alanından üretilen hammaddenin kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan projeler dışında kullanıldığının, ticarete konu edildiğinin veya satışının yapıldığının tespit edilmesi halinde, faaliyeti gerçekleştirene amaç dışı kullanılan hammaddenin ocak başı satış bedelinin üç katı tutarında idari para cezası verilir. Yapılan üretimin projede belirtilen amaç dışında kullanımının ikinci kez tespiti halinde hammaddenin ocak başı satış bedelinin üç katı tutarında idari para cezası uygulanarak izin iptal edilir.”


           “Kamu kurum ve kuruluşlarınca yol, köprü, baraj, gölet, liman gibi projelerin inşasında kullanılacak yapı ve inşaat hammaddelerinin üretimi için Bakanlıkça ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına izin verilir. Üretim yapılacak yerlerde ruhsatlı alanlar var ise kamu kurumunun ihtiyacı olan üretim madencilik faaliyetlerine engel olmayacak ve kaynak kaybına yol açmayacak şekilde yapılır. Bu izinler çerçevesinde yapılacak üretimden Devlet hakkı alınmaz ve izinler proje süresini aşamaz. Ancak, ihale sözleşmelerinde hammaddenin ihaleyi yapan kamu kurum ve kuruluşunca karşılanmayacağı hükmünün bulunması halinde kullanılan hammaddenin ocak başı satış fiyatı üzerinden ihaleyi alandan her yıl Haziran ayı sonuna kadar Devlet hakkı ile aynı grupta bulunan işletme ruhsatlarından alınan ruhsat bedelinin %30’u oranında çevre ile uyum planı çalışmalarını temin etmek üzere her yıl Ocak ayının sonuna kadar teminat alınır. Devlet hakkı ve teminatın eksik yatırılması veya hiç yatırılmaması halinde 20.000 TL idari para cezası verilir ve üç ay içinde tamamlanması istenir. Aksi halde üretim faaliyeti durdurulur.”
            Genel olarak Kamu Kuruluşları bu izini alır ve malzemenin temini için hizmet alımı yolu ile bu işi birilerine ihale eder. Yani kendisi çalıştırmaz, çalıştırılması için birine verilen (ihale edilmiş olan) firmadan bu malzemeyi satın alır. Ama burada da kimse bu Hammadde Üretim İzninin verildiği yani üzerinde durduğu ruhsat alanının sahibi tarafından belki de bu malzemenin örneğin 5 TL. ye bu Kamu Kurumuna verilebileceğini ama Kamu Kurumunun ihale yolu ile verdiği firmadan aynı işi yani hammaddeyi 8-10 TL.ye alıp almadığını kontrol etmez. Kimse firmanın Hakediş faturasındaki rakamlarına bakmaz.
         Şimdi bir bakalım bu durumda neler olabiliyor, bu ruhsatlara harç yok, teminat yok, yeni tabirle ruhsat bedeli yok, Devlet Hakkı yok, en önemlisi kontrol yok (Enerji, Çevre, Çalışma ve Maliye Bakanlıklarının buralarda kontrol yaptıklarını hiç sanmıyorum).Yakalanınca nerede ise (yapılan işin boyutuna göre bakarsak)cezası yok. Adam kamuya 1, dışarıya 3 satıyor ve vergisi bile yok.
Küçük bir hesap yapalım 3000 Hammadde üretim izinli sahanın yılda ortalama her birinin 100.000 ton üretip sattığını varsayalım;
          3.000*100.000=300.000.000 * 5TL.=1.500.000.000 TL. lik iş hacmi olan denetimsiz bir sektör var, sadece Devlet Hakkı 60.000.000 TL .
          Hepimiz biliyoruz ki bir barajın 40.000 metreküp malzeme dişinin kovuğuna yetmez.
         En iyisi siz bunların hepsini iptal edin gitsinnnnn.

Aktif Hammadde Üretim İzin Sayıları Tablosu
KURUM
VERİLEN HAMMADDE ÜRETİM İZNİ
TCK        
1021
DSİ  
1658
BELEDİYELER
243
İL ÖZEL İDARELERİ
149
DLH
37
T.C.D.D.
31
DİĞERLERİ   
40
TOPLAM
3.199

Ayrıca Valiliklerce 2.325 adet 1(a) Grubu ruhsatı düzenlenmiştir.





TÜRKİYE GENELİ RUHSAT DAĞILIMI


I(a) Grubu
I(b) Grubu
II(a) Grup
II(b) Grup
III. Grup
IV. Grup
V. Grup
VI. Grup
TOPLAM
Arama
Ruhsatları
0
0
296
1.459
11
6.289
31
35
8.121
İşletme Ruhsatları
57
883
4.514
3.772
57
4.163
10
4
13.460
Toplam
57
883
4.810
5.231
68
10.452
41
39
21.581
İşletme İzni Olanlar
53
576
2.766
2.547
49
3.066
5
1
9.063
Hammadde Üretim İzinleri
2.325
808
2.358
12

21


5.524