9 Ocak 2015 Cuma

NE YAPILMALI



NE YAPILMALI
Genel olarak kanun tasarısı; ruhsat sahiplerinden ve madenciden daha çok parayı nasıl alırım, bunun yanında MMO yu nasıl devre dışı bırakırım, jeoloji mühendislerini Arama safhasından İşletme alanlarına nasıl kaydırabilir ve nasıl yeni iş alanları açabilirim, kendi adamlarımıza daha çok nasıl yetki verip onlara nasıl daha çok para kazandırabilirim, bir türlü anlayamadığım şu Devlet Hakkını daha nasıl karıştırabilirim, TEKNİK NEZARETCİ liği yok ederek kazaların sayısını nasıl arttırabilirim, tarzında görünüyor.
Ben iş güvenliğini nasıl sağlayabilirim, teknik nezaretçileri nasıl işverenden bağımsız bir hale getirip kazaların önlenmesini sağlayabilirim, sektörün önünü nasıl açıp işsiz meslektaşlarımıza nasıl iş alanları açabilirim, mermeri işlenmiş olarak, kromu ferrokrom olarak nasıl ihraç edebilirim vs. gibi herhangi bir şey göremedigim için bu kanuna ne söyleyim ki.”Sayın bakan kazalardan sonra işe el attı ve Maden Kanununu düzeltti, inşallah artık kazaları tarihe gömeceğiz gazete başlıkları içinmi” Kanun yapılıyor.
              Emin olduğum bir şey varki insanların kişisel “amaçları” uğruna gözlerini köreltmelerinin ve yapmak istediklerini her ne pahasına olursa olsun ama adı “intikam” olsun diyerek yapmalarının kimseye bir fayda sağlamadığıdır, hatta bunu yapanlara bile.
           Yapılması gereken en mantıklı şey Sektöre ve Meslektaşlarımıza haliyle de Ülkemize hiçbir yarar sağlamayacak, bilakis tüm bu unsurlara zarar verecek bu tasarının geri çekilmesidir.
              Ancak ben dâhil pek çok kişi biliyor ki, öncelikle siz asla hata yapmazsınız ve daima haklısınızdır. Bir ihtimal diyelim ki yazdıklarınızı daha sonra sizde okudunuz ancak siz bile anlamadınız, bu durumda geriye bir şeyler yapmak gerekir dediniz ama sonuçta fırça yemeniz hatta maazallah görevlerinizden alınmanız bile olasıklar arasında olduğundan tükürdüğünüzü yalamak istemezsiniz. Bu durumda ne yapabilirsiniz; en iyisi seçimlere birkaç ay kaldı diyerek tasarıyı gündeme aldırmamak için sayın milletvekillerini ikna etmeniz, bu olmaz ise mecliste yeterli çoğunluktan kaçarak tasarıyı oylatmamanız, buda olmaz ise ek maddeler verdirerek tüm yanlışlarınızı kendinizce “düzeltmek” .Ama ben kime ne anlatıyorum ki siz zaten bu taktiklerin hepsini biliyorsunuz.

7 Ocak 2015 Çarşamba

TEKNİK NEZARETÇİLİK -DAİMİ NEZARETÇİLİK




            Öncelikle, bu yazacaklarım için aranızdan pek çoğunun bana kızabileceğini bilerek bile olsa bir şeyler söylemek istiyorum. Tanıdığım birçok meslektaşım hem büro sahibi olarak hemde Teknik Nezaretçilik yaparak sektörde geçimini sağlamaktalar. Ancak küçük hesaplar ve küçük çıkarlar sebebi ile bir türlü bir araya gelemeyip örgütlü bir yapıya dönüşemediğiniz ve MMO ile aman MİGEM i küstürmeyelim yoksa işlerimiz çıkmaz mantığı ile var olan bu güçlü örgütlere destek vermediğiniz için kendi sonunuzu kendiniz hazırlıyorsunuz. Sanki hepinize “Tüzel Kişilik” verilmesi garanti imiş gibi sessiz kalmaya da devam ediyorsunuz yada hepiniz bürolarınızı kapatıp, Teknik Nezaretçiliklerinizi bırakıp  Daimi Nezaretçilik işine başlayacaksınız bilmiyorum.
             Ama tüm bunlara rağmen genede bir çatı altında bazılarınız istemese bile kalabildiniz ve bunu tamamıyla MMO ya borçlusunuz, gel gelelim yeni TMMOB ve yeni Kanun ile tek örgütlü bağınız olan MMO da etkisizleştirilirse ne yapacaksınız siz düşünün.
          TMMOB nin etkisizleştirilme girişimleri ile birlikte meslektaşlarımızın MMO ya doğrudan bağımlılıklarını sağlayan Teknik Nezaretçiliğin kaldırılıp yerine Daimi Nezaretçilik sisteminin getirilmek istenmesinin altında yatan gerçek sebepler nedir.
 Bu konuya öncelikle “paranoyak açıdan” bakalım;
1-TMMOB yi hep bana muhalif olduğu için istemiyorum.
2-MMO yu seçimle alamıyorum “bana yar olmayanı kimseye yar etmem”.
3-Maden bize(jeoloji mühendislerine) bu hak verilmiyor, o zaman bu hakkı maden mühendislerinin elinden de alalım görsünler günlerini.
4-Muhalif olan Örgütleri, Dernekleri vs. etkisizleştirir, üyelerinin bağlarını buralardan koparırsak yada bunları yok edersek ,(parçala, böl ve yönet)daha iyi bir Türkiye olur.
  İkinci olarak   “Paranoyanın” bize sağlayacağı olası sonuçları açısından bakalım;
1-Deneyimli meslektaşlarımızın büyük ölçüde işten el çektirilmesi,
2-Deneyimsiz yada yeni mezun meslektaşlarımızın tabiri caiz ise bıçak altına yatırılması, işverenin kölesi ve/veya mühendis olmayan kişilerin(çavuş, operatör, muhasebeci, şirket avukatı vs.) emri altına getirilmesi,
3-Kadın meslektaşlarımızın “tüzel kişilik”ile birlikte nerede ise tamamının işsiz kalması,
bu paranoyanın olası sonuçları olabilecektir.
            Siz bu listelere istediğiniz kadar ekleme yapabilirsiniz.
           Ama Kanun gerekçesine baktığımızda “faaliyetlerin can ve mal emniyeti açısında daha teknik ve güvenilir şekilde yapılarak kazaların en aza indirgenmesi hedeflenmiştir” diyorlar ya, bırakın sanki kazaların tek sorumlusunun Teknik Nezaretçiler olarak gösterilmeye çalışılmasını, yıllardır devam eden bir sistem olan Teknik Nezaretçiliğin kaldırılması ile Allah korusun daha çok kazalara neden olacaksınız.
              Yeni kanunda baktığımız zaman ne anlaşılıyor,  Kanun anlaşılması zor cümleler ile yada muallakta kalan her anlama çıkabilecek kelime ve cümlelerle yapılmaz yapılmamalıdır da.
 Daimi nezaret ve teknik eleman
        Madde 31 – Kaynak tuzlaları hariç olmak üzere maden işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde, asgari bir maden mühendisi daimi olarak, işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak diğer meslek disiplinlerinden mühendis istihdam edilmesi zorunludur. Daimi nezaretçi ile vardiyalı çalışan işletmelerde işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam edilecek maden mühendisi ve görevlendirilecek diğer mühendislerin görev, yetki, sorumlulukları, atanma usul ve esasları, eğitimi, çalışma usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
             Teknik Nezaretçiliğin adı Daimi Nezaretçi olarak mı değiştiriliyor yada tamamen yeni bir sistemmi getiriliyor pek açık değil. Yine trajik komik bir durum “işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu” hangi şartlarda oluşur “diğer meslek disiplinlerinden mühendis” ne demek belli değil.(bir örnek verecek olursam jeneratör aldım elektrik ürettiği için elektrik mühendisimi yada jeneratör bir makine olduğu için makine mühendisimi yada her ikisini birliktemi çalıştırmak zorundamıyım belli değil bu durumda ne yapacağım açıp MİGEM emi sormak gerek o bile belli değil)ama açıkça yazılmasa da “Jeoloji mühendisi şart” kardeşim belli oluyor.
Peki bu düzenlemenin pratikte uygulanması mümkün mü?
             Hepimizin bildiği bir gerçek varki, pek çok ruhsat sahibinin birden fazla sahası var ve bu sahalarda daimi nezaretçilik ile teknik nezaretçilik nerede ise iç içe geçmiş durumdadır. Açıkçası pek çok ruhsat sahibi 5 sahası varsa, 5 daimi nezaretçi yerine “mali disiplinleri” açısından bu sahaların hepsinin üretimini ve sorumluluğunu bir tek teknik nezaretçi ile birlikte yürütmektedir. Eğer üretim yaptığı saha sayısı 5 den fazla ise bu defa genel olarak dışarıdan teknik nezaretçi ataması yaptırtarak üretimini yapmaktadır. Bu olasılıkların bu ve buna benzer her şekli uygulamada zaten vardı.
           Şimdi arz ve talep döngüsü ne göre yılda bir ay, iki ay çalışan sahaların ve/veya mevsimsel şartlar sebebi ile en fazla 4-6 ay çalışabilen sahaların bundan sonra üretimlerini bir mühendis yerine 5.6.7 mühendis çalıştırarak yapma zorunluluğumu geliyor (maddeden böyle anlaşılıyor) ancak ruhsat sahipleri bunu hem mali sebepler hemde yasal (SGK vs,)mevzuatlar gereği yapmaz, yapmakta istemez.
         Sonuçta bir daimi nezaretçi bulunduğu sahanın haricinde aynı anda birden fazla sahanın daimi nezaretçi defterini yasal olarak imzalayamayacağı için ,haliyle bazı sahalarda kaçak üretim olabileceği gibi (nasıl olsa ciddi bir üretim kontrolü yok)SGK ya tabi olmadan (yakalanmaz ise sorun yok)kaçak mühendiste çalıştırılabilecektir. İşte asıl kazalarda bu durumlarda oluşabilecektir. Yani kaş yaparken göz çıkarılacaktır.
            Ama sadece adı değişecekse, yani yine bir maden mühendisi aynı anda birden fazla sahayı kontrol ediyor olacaksa bu defada Kanuna koyduğunuz “Maden ruhsat sahalarındaki işletme faaliyetlerinde, asgari bir maden mühendisi daimi olarak,”  maddesi, uygulamada imkansız hale gelecektir.

6 Ocak 2015 Salı

DEVLET HAKKI



Devlet hakkı ve özel idare payı

      Madde 14 – (1)  Devlet hakkı, ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınır.
             (2) Üretilen madenin hammadde olarak kullanılması veya satılması halinde, aynı pazar ortamında madenin işletmelerdeki tüvenan olarak ocak başı satışında uygulanan fiyat, ocak başı satış fiyatıdır. Madenlerden alınan Devlet hakkına esas olan emsal ocak başı satış fiyatı, bölgeler de dikkate alınarak her madene ait ayrı ayrı, uygulandığı yıl için belirlenerek Genel Müdürlükçe ilan edilir. Ocak başı satış bedeli, ilan edilen emsal fiyattan daha düşük olamaz. Buna ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

3)    Tüvenan madenin, herhangi bir zenginleştirme işlemine tabi tutulduktan veya bir prosesten geçirildikten sonra satış fiyatının oluştuğu durumlarda,  ocak başı satış fiyatı, madenin ocakta üretiminden ilk satışının yapıldığı aşamaya kadar oluşan nakliye, zenginleştirme ve varsa farklı prosese ait kullanılan tesis ve ekipmanın amortismanı dahil giderler çıkarılarak oluşan fiyattır.

        Bırakın bu maddenin 3. Fıkra ile çelişkisini(yani her madene sen fiyat vereceksen bu fıkranın ne anlamı var) Şimdi basit bir hesap ile bu ne demektir bakalım;

          Yaklaşık 230 maden*81 il*957 ilçe*3(kalite veya tenör)=53.486.730 çeşit madene fiyat verilmesi gibi bir anlam çıkıyor.

       Yani pratikte uygulaması asla mümkün olmayan bir şey düşününki kanuna yazılıyor. Ayrıca şu soru gündeme geliyor bu fiyatları belirlerken neyi yada kimi kıstas alacaksınız; Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Borsalar, İhracatçı Birlikleri, doğrudan madencilere sormak, tetkik heyetlerinin tespit ettiği fatura bilgilerinden faydalanmak, vs. yıl sonunda bu kuruluşların tamamından tenör ve kalite bazında fiyat toplayıp bunu değerlendirip yayınlamanız  pratikte mümkün değildir.

         Ruhsat sahipleri kanuna koyduğunuz yeni tanımla “İşletme Faaliyet Raporları”nı vermek için sizimi bekleyecekler, sizi beklemeden verseler fiyat uyumsuzlukları sebebi ile cezalı, bekleseler evraklarını geç verebilecekleri için cezalı duruma düşecekler.


            (4) Devlet hakkı;
            a) I (a) Grubu madenin valilik/il özel idaresince belirlenen ve ilan edilen boyutlandırılmış ve/veya yıkanmış piyasa satış fiyatı üzerinden  %4,
            b) I (b) Grubu madenlerden %4,
             c) II. Grup (a) bendi madenlerden %4, kaba inşaat, baraj, gölet, liman gibi yapılarda kullanılan tüvenan hammadde dışında bu maddedeki Devlet hakkı boyutlandırılmış fiyat üzerinden alınır.
         
           Bu değişikliğin pratikte ciddi anlamda “Kaynak Kaybı”na yol açmasının yanı sıra, en çok malzemenin bu tarz dolgu işlerinde kullanıldığı göz önüne alınırsa ciddi oranda Devlet Hakkı kaybına da yol açacaktır. Sadece kırma eleme maliyetini düşüp ,(oda %10 civarındadır) Devlet Hakkının alınması daha doğru ve adil olacaktır.
          Kanunu doğru tanımlamaz iseniz Eskiden olduğu gibi “üretim maliyeti * %30= devlet hakkı oranı” şekline gelirse, kırılmış ve boyutlandırılmış olan malın fiyatı örneğin 8 TL den 1,30 kuruşa getirilecektir. Devletin kayıplarını varın siz hesap edin artık.

      Ayrıca hem dolgu malzemesi üreterek kırmadan doğrudan satış yapan hemde piyasadaki talebe göre Kırma Eleme yaparak satış yapan pek çok Ruhsat sahibinin üretim ve satış kontrol mekanizmasında isteyerek veya istemeyerek yani kasten farklı beyanlar gelecek ve buda yine ciddi oranda Devlet Hakkı kaybına yol açacaktır.

          ç) II. Grup (b) bendi madenlerde doğal taşın özelliklerine ve bulunduğu bölgeye göre ocakta oluşan piyasa satış fiyatı üzerinden %4,

        Burada da mantık tamamen iç piyasaya göre kurulmuş her yıl birkaç milyar dolar ihracı yapılan mermerin gerçek ihracat rakamının bulunması çok zor herhalde. Yapabilirseniz bırakın doku yapısı, tane boyutu ve renk seçeneklerini hesaba katmayı; kabaca önce sertliğine göre ikiye ayırın, geriye kalite kalır bunuda kabaca üçe ayırabilirsiniz, sonrada işlenmiş ve işlenmemiş(blok) olarak ayırın, daha sonra iç piyasa satış, dış piyasa satış olarak ayırın.

        Birde ciddi anlamda çalışan bu sektör için bir iyilik yapın ve örnek blok satışı 100$,işlenmiş satışı 250$ dan daha az olursa ihracat yasağı getirtin.Eminim haksız rekabeti önlemek bu sektörü mutlu edecektir.

         d) III. Grup kaynak tuzlarında %1, bu grubun diğer madenlerinden %5,
           e) IV. Grup madenlerden; radyoaktif mineraller ve diğer radyoaktif maddelerden %8, altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksit madenlerinde EK-3’de yer alan tabloya göre, diğerlerinden ise %2,
          f) V. Grup madenlerden %4,

         Bu oranlar ile ikide birde oynayıp durmanın da pratikte ve özelliklede uygulamada kimseye bir faydası yok ve durmadan yeni sorunlara yol açmaktadır.2004 yılında 5177 sayılı kanun,2010 yılında 5995 sayılı kanun, şimdide 2015 yılında yeni bir kanun ve bunlara bağlı yönetmelikler, yani 10 veya 15 yıllık ruhsatını 2004 yılında alan ruhsat sahibinin durumunu düşünün. Bunları değerlendirecek MİGEM çalışanlarının durumunu düşünün.

         Ruhsat sahibi tarafından beyan edilen ocak başı satış fiyatı Bakanlık tarafından denetlenir ve eksik beyanlar tamamlattırılır. İşletme izni olan maden ruhsatlarından her yıl en az ruhsat taban bedeli kadar Devlet hakkı alınır. Ancak, kaynak tuzlalarında alınacak Devlet hakkında bu koşul aranmaz.

            Devlet Hakkı ancak devletin madeni çıkarılıp satılınca madenciye tahakkuk eden ve alınan bir paradır, yerin altında duran madene ne diye devlet hakkı olsun, yasa gereği zorunlu olarak iznini alan ama o yıl piyasa şartları gereği üretim yapmak istemeyen ruhsat sahipleri için zaten kanunda başka caydırıcı ve hatta ruhsat iptallerine yol açan maddeler varken, üzerine birde devlet hakkı alınması katmerli bir ceza uygulamasıdır.

Devlet Hakkı ancak gerçek üretim ve gerçek satış rakamlarının tespiti ile artabilir, ruhsat sahiplerini zorlayarak değil.

3 Ocak 2015 Cumartesi




        Öncelikle Kanunda “yetkilendirilmiş tüzel kişiler”denilerek sadece bir tanımlama ile veya” Kanun kapsamında tanımlanan işlemleri yapmak üzere kurulan tüzel kişiler, Genel Müdürlükten yetki belgesi almakla yükümlüdürler. Yetki belgesinin verilmesi, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin denetimi, uyarılması, yetki belgesinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” Sadece bir cümle ile geçiştirilemez. BUNUN HUKUKİ HİÇ BİR DEĞERİ VE ANLAMI YOKTUR.

        Tüzel kişilerin bünyesinde hangi meslek dalında ve kaç kişi çalıştırma gerekliliği, idari bina, kat, büro, şirketleşme vs. gibi zorunluluğu varsa bunların mutlaka önceden duyurulması gerekmektedir.
           Bunların dışında kendi bünyesinde mühendis çalıştıran yani kendi projesini, faaliyet raporlarını bünyesindeki elemanlarına yaptırtan maden firmalarında nasıl bir düzenleme yapılacağı mutlaka önceden belirtilmelidir. Projesini kendi elemanları yapıp kendi kendini kontrol etme yetkisi mantıken verilemeyeceğine göre, burada çalışan mühendislerin hepsinin işine bu firmalar tarafından son mu verilecektir. Yada bu firmalar üretim, satış, proje vs. gibi ayrıştırılarak Tüzel kişi statüsü mü verilecektir(tabiî ki Ticaret Sicil Gazeteleri mevzuata uygunsa ve bu işin ne kadar etik olacağı doğruysa.)
       Burada bu tüzel kişilerin nasıl ve hangi kıstaslara göre değerlendirilip seçilecekleri, seçilen tüzel kişilerin yetki alanları ve sorumlulukları, kaç yıl için seçilecekleri, hangi evrak ve belgelerin imzalanıp verilmesinden sorumlu olacakları, hangi durum ve koşulda verilen yetkinin askıya alınacağı veya iptal edileceği, mutlaka kanunla belirtilmelidir. Ayrıca MİGEM yetkilendirme işinin ayda bir defamı, yılda bir defamı olacağını yada her zaman bu yetkilendirme müracaatlarına açıkmı olacağını Kanunla belirtmelidir. Yoksa yönetmelik ile sürekli oynanır ve her iktidarın bakışına göre değiştirilir.
           Tüzel kişilerin yapacakları belirtilen “faaliyetleri izleme” mutlaka kanunla tanımlanması gereken bir husustur. Yoksa hangi yetkiye dayanarak, hangi sıklıkta ve neyi izleyecekleri ve bu izlemenin “denetim” kapsamında sayılıp sayılamayacağı, varsa, tespit edilen bir aksaklıkta hangi yetkiye dayanarak ne yapabileceklerinin yönetmelikle tanımlanması hukuken uygun değildir.
          Tüzel kişi adayları bünyesinde çalıştırdıkları kişilerin bağlı bulundukları ilgili meslek odaları tarafından ayrı ayrı onay almalarına müteakip(odamız üyesidir, teknik nezaretçilik sertifikası vardır,3 yıl filanca firmada çalışmıştır, vs, vs) TMMOB tarafından önerilerek MİGEM e bildirilmelidir. Böylece meslek ile ilgili faaliyetler içerisinde olup olmadıkları tespit edilebilecektir.
Yetkilendirme, TMMOB ye bağlı ilgili meslek odaları tarafından görevlendirilmiş en az iki kişi ile yine maden işverenlerinin üyelik ile bağlı bulundukları dernekler tarafından görevlendirilmiş kişi ve MİGEM den katılacak bir Daire Başkanından oluşacak siyaseten bağımsız ve tarafsız bir kurul aracılığı ile yapılmalıdır, hatta hukuksal düzenlemeler için Barodan görevli bir avukat bile bu kurulda yer almalıdır.



TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ


Yetkilendirilmiş tüzel kişiler: Genel Müdürlükçe yetkilendirilen, Kanun kapsamında Genel Müdürlüğe verilmesi gereken faaliyet raporları, projeler gibi her türlü teknik belgeyi hazırlamaya ve faaliyetleri izlemeye yetkili olan tüzel kişiler.

         Kanun kapsamında tanımlanan işlemleri yapmak üzere kurulan tüzel kişiler, Genel Müdürlükten yetki belgesi almakla yükümlüdürler. Yetki belgesinin verilmesi, yetkilendirilmiş tüzel kişilerin denetimi, uyarılması, yetki belgesinin askıya alınması ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.


TÜZEL KİŞİ NEDİR

Gerçek kişilerden oluşan fakat yasaya göre onlardan ayrı ve aynen gerçek kişiler gibi hak ve yükümlülükleri olan kuruluşlardır. Diğer bir deyişle, hukukta belirli bir amaç çerçevesinde örgütlenmiş bazı insan ve mal toplulukları tek bir "varlık" niteliğinde kabul edilmiş ve bu topluluklara da insan gibi hak sahibi olmak ve yükümlülük ve borç yüklenebilme olanağı tanınmıştır. Bu gibi mal ve insan topluluklarına hukukta tüzel kişi ya da eski deyimle "hükmi şahıs" adı verilir. Örneğin, dernekler, ticaret şirketleri, belediyeler, üniversiteler, vakıflar, v.s. birer tüzel kişidir. Dolayısıyla bir dernek, dernek üyelerinden, bir ticaret şirketi de ortaklarından ayrı bir hukuki kişiliğe sahiptir. Üyeler veya ortaklar değişebilir ama tüzel kişilik devam eder. Tüzel kişilerin de borçları, hakları ve alacakları vardır. Bazan tüzel kişiler özel tüzel kişiler ve kamu tüzel kişileri diye gruplandırılırlar. Kamu hizmetlerini yürütmek üzere kurulan ve emretme gücüyle donatılmış olan tüzel kişiler ikinci gruba girer. Devlet, belediye, il özel idaresi, üniversite, V.b. gibi. Kamu tüzel kişisi sayılmayanlar da özel niteliktedir. Ticaret şirketleri, dernek ve vakıflar, iktisadi devlet teşekkülleri en önemli örnekleridir.

Kaynak: http://tuzelkisi.nedir.com/#ixzz3NkOpKuPb

YÖNETMELİK NEDİR

Kanun ve tüzüklerin tatbiki için çıkarılan idari düzenleyici işlem. İdare, kanun ve tüzüklere göre vazifelerini yapabilmek için, kendi yetki sahalarına ait olmak üzere, gerekli düzenlemeleri yönetmelikler çıkarmak suretiyle yapabilir. Eski ismi talimatnamedir
Anayasada; Bakanlıkların ve kamu tüzel kişilerin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyle, yönetmelikler çıkarabilirler ve bu yönetmeliklerin Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girecekleri belirtilmektedir (mad. 124). Anayasanın bu hükmü doğrultusunda çıkarılan yönetmeliklere "Uygulama Yönetmeliği" denir. Bunun dışında, idarenin faaliyetlerini düzenleyen, bazı hallerde yalnız kendi mensuplarını ilgilendiren yönetmelikler de vardır. Bunlara "Adi Yönetmelik" denir. "Uygulama Yönetmelikleri"nin Resmi Gazete’de yayınlanması gerekir. Fakat, "Adi Yönetmelik"lerden vatandaşları ilgilendirenlerin yayınlanması, diğerlerinin de alakalı kişilere duyurulması yeterlidir.
Yönetmelikler, kanun ve tüzüklere aykırı olamayacağı gibi, diğer üst hukuk prensiplerine de aykırı olamazlar. Kanuna ve tüzüğe aykırı olan yönetmeliklere karşı Danıştayda iptal davası açılabilir.

Sözlükte "yönetmelik" ne demek?
1. Genellikle bir kuruluşun çalışma yöntemini belirleyen, bu kuruluşta çalışanların uyacakları kuralların tümü.
2. Bu kuralların yazılı olduğu belge, talimatname: kurum yönetmeliği. sınav yönetmeliği .
3. Yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak amacıyla bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerince hazırlanan, düzenleyici kuralların tümü.

Kaynak: http://yonetmelik.nedir.com/#ixzz3NkSTGvKr


2 Ocak 2015 Cuma

YENİ TANIMLAR Görünür Rezerv : Görünür kaynağın; üç boyutu ile belirlenmiş olan ve bu boyutlar içerisinde sürekliliği konusunda en az risk taşıyan, jeolojik, madencilik, metalurjik, ekonomik, pazarlama, yasal, çevresel, sosyal, mali etkenlerin altında ve günün koşullarında işletilebilir kısmı, VE GERÇEK TANIM Görünür Rezerv : Görünür kaynağın; üç boyutu ile belirlenmiş olan ve bu boyutlar içerisinde sürekliliği konusunda en az risk taşıyan, jeolojik, madencilik, metalurjik, ekonomik, pazarlama, yasal, çevresel, sosyal, mali, “başbakanlıktan onaylamış ve siyasi” etkenlerin altında ve günün koşullarında işletilebilir kısmı, YAŞASIN KOPYALA YAPIŞTIR VE GOOGLE TRANSLATE
AH BİRDE DOGRU ANLASALAR AMA SUÇ GOOGLE DA CANUMM